Köşe Yazıları

İdris Kararkuş Yazdı ”Denek Dağı”

Bir çok insanın severek dinlediği ama çoğumuzun hikayesini bilmediğimiz yaşanmış olan ''DİNEK DAĞI BOZLAĞI'' türküsünün hikayesini Dr. İdris Karakuş yazdı.

Haber71.Net - Google News | Abone Ol

Bir çok insanın severek dinlediği ama çoğumuzun hikayesini bilmediğimiz yaşanmış olan ”DENEK DAĞI BOZLAĞI” türküsünün hikayesini Dr. İdris Karakuş yazdı.

DENEK DAĞI BOZLAĞI

Denek Dağı, Orta Anadolu’nun ortasında bir sıra dağdır. Bu dağın zirvesinden eteklerine kadar her yerinde yerleşmiş Türkmen köyleri vardır.
Türkmenlerin Rakka’ya sürgünlerinden tutun da köyler arasında yaşayan arazi kavgalarına kadar pek çok sosyolojik boyutlu olaylar yaşanmıştır. Yaşanan uzun süreçte farklı zamanlarda farklı köy ve aşiretler arasında pek çok kavga vuku bulmuştur.
Cerit Türkmenlerinin Rakka’dan Anadolu’ya gelmelerinden sonra yurt tutacakları arazi yüzünden Çapanoğullarıyla yaptıkları kavgalar ile Denek dağının eteğindeki Çağlak yaylağı yüzünden Keskin’in Eroğlu ve Olunlu köyleri arasında yaşanan kavgalar romanlara ve şiirlere konu olmuştur.
Eroğlu köyü ile Olunlu köyünün ortak kullanımına verilen Denek Dağı eteğindeki Çağlak yaylağının paylaşılamaması yüzünden kavga çıkmış, Olunlu köyünden Dursun ağır yaralanmıştır. Dursun ambulansla hastaneye (Keskin Devlet Hastanesine) kaldırılırken kimsenin ağzını bıçak açmamaktadır. Bir matem havası esrarengiz bulutunu köy ve köylünün üzerine yaymıştır. Bir kenarda, yıkık bir duvarın üzerinde oturan Arap Esma şu ağıdı söylemiştir:
Bağına girdim de düşmüş alaca
Gedikten aşıyor kanlı salaca
Üç kuruşum yok ki salam ilaca
Uyan hey derdine yandığım uyan
Anadan yetim de babadan öksüz
Alın yazım kara mıydı kadersiz
Bu nasıl ecelmiş böyle zamansız
Uyan hey derdine yandığım uyan
Keskin’de de acı haber duyulur
Çifte bacıların yola koyulur
Taze gelin de acılara boğulur
Uyan hey derdine yandığın uyan
*Olunlu köyünden Ferhat Zeynep’i sevmektedir. Ferhat’ın arkadaşı Dursun Ferhat’ı dalgın ve düşünceli görünce şöyle der:
Zeynep bu güzellik var mı soyunda
Kokar güller elvan elvan koynunda
Ramazan ayında bayram gününde
Zeynep’im zeynep’im allı Zeynep’im
Yedi köy içinde şanlı Zeynep’im
Dursun kendisi de âşıktır. Sevdiği kızı istetmiş ama kızın babası vermemiş, yakın köyden birine vermiştir. Dursun o günden sonra bir daha evlenmeyi düşünmemiş ve şu şiiri okur gezer olmuş:
Evlerinin önü yeşil bıtırak
Gel hele güzel de biraz oturak
Zalim baban seni bana vermezse
Gidip vilayetten emir getirek
Evvel geldin eda ile naz ile
Sonra yaktın ateş ile köz ile
Yaramı sararlar ballı tuz ile
Üstüne de biber ektin yar diye
Kırmızı gülleri ektim bitirdim
Seher vakti ben yarimi yitirdim
Eller sevdiğini almış yatarken
Elimi koynuma soktum oturdum.
*Ankara, (Bâlâ, Kalecik, Şereflikoçhisar) Kırıkkale ( Keskin), Kırşehir, Yozgat (Yerköy) Çorum (Sungurlu) ile çevrili Orta Anadolu’nun ortasında yaşayan halk Denek Dağı üzerine pek çok hikaye anlatmış ve yaşanan olayları bozlak formunda dile getirmiştir:
Çıkaydım da Denek Dağı salına
At kataydım mal yemezin malına
Sıtkı bütün arkadaşın yoluna
Evvela kelleyi verenlerdeniz
Köylüyünen bozuk gitti aramız
Yeke yek düşmana varmak sıramız
Muhanete sardırmayız yaramız
Kendi yaramızı saranlardanız
Çıktım yükseğine sılam görünür
Kıratın göbeği yerde sürünür
Çeksem boz kargıyı düşman bölünür
Düşmandan hayfimiz alanlardanız
Bineydim de kıratımın üstüne
Alaydım da martinimi destime
Gafil varmak biz düşmanın üstüne
Hazır ol bahtına diyenlerdeniz
Kıratın üstünde kınalı parmak
Aman ne zorumuş yarden ayrılmak
Biz düşmana yaramızı sardırmak
Kendi yaramızı saranlardanız
Denek Dağı yeni geldim gurbetten
Hali değil başım belâdan dertten
Adama kemlik mi gelir mert oğlu mertten
Kötülerin gölgesi olmaz dal’olmaz
Denek’e çıkınca tutulduk kışa
Çekmemek mi olur gelince başa
Ben sana kul oldum sen de bir paşa
Eğer elinde ise gel al canımı Denek Dağları
Denek senden gece kalkar yürürüm
Işıyınca elbet bir köy bulurum
Vadem yetmeyince can mı veririm
Bir can için mihnet eden değilim
Denek Dağına çıktım da yayla zamanı
Zalım düşman hiç vermedi amanı
Nice yiğitleri saklar ormanı
Her kıyını süslemişler obalar
* Kırşehirli Âşık Hüseyin’in “Bilenlerdeniz” adlı şiirinden bazı bentler Denek Dağı Bozlağı içinde söylenmektedir:
Çıka idim Binboğanın başına
Yaslanayım dibek dağı döşüne
Aman vermek hilebaza hayına
Yiğit kim olduğun bilenlerdeniz.
Dostlar ile bozuk gitti aramız
Düşmana da tek tek varma sıramız
Biz düşmana sardırmayız yaramız
Kendi yaramızı saranlardanız.
Bineydim de kır atımın üstüne
Alaydım da martinimi destime
Gafil varmak biz düşmanın üstüne
Hazır ol bahtına diyenlerdeniz.
Kaldır dizginini yüklen sağrına
Yumul yumul vur düşmanın böğrüne Arkadaş yoluna namus uğruna
Biz canı kelleyi verenlerdeniz.
Hüseyin’im demi devran dönünce
Dost ağlayı düşmanımız gülünce
Beyim Seyfali’den ferman gelince
Hoğlayip kavgaya girenlerdeniz.
Yiğit olan yiğit ayağa kalkar
Görünce hasmını kurt gibi bakar
Alır martini de dağlara çıkar
O yiğidin ardında duran olmalı
Yağmur yağdı da bulandı hava
Ezelden gamlıydın sen Çukurova
Gitti erlerimiz boş kaldı yuva
Çukurun kilidi beyler nic’oldu
Dokuz boğum da kargımın boyu
Düşmana at sürmek ecdâdın soyu
Binmiş Abidin’im varıyom deyi
Boynu uzun Arap atlar nic’oldu
Kılıç kabzasında kınalı parmak
Ne yaman müşküldür yardan ayrılmak
Hepimiz kırılırız yurdumuz vermek
Silahına güvenenler nic’oldu
Arşın arşın çuha şalvar giyenler
Kazan kazan pilavları yiyenler
Sen ölme de ben ölüyüm diyenler
Emmim dayım yiğenlerim nic’oldu
Dünya benim diyenlerim nic’oldu.
İleri gidilir geri durulmaz
Suçu yoksa düşman bile vurulmaz
Kelle verilir de vatan verilmez
Silahına güvenenler nic’oldu
Denek Dağda acı poyraz esiyor
Çantam bağı omuzumu kesiyor
Yüzbaşının atı tek tek basıyor
Silahına güvenenler nic’oldu
Enginli yüksekli kırpık meşeli
Sarı çiğdem, mor menevşe döşeli
Hayli zaman oldu Kaba Bel’den aşalı
Avşarın kilidi beyler nic’oldu
Çıktım yükseğine sılam görünmez
Altı parlarınan düşman vurulmaz
El kızı bulunur kardaş bulunmaz
Başı serpoşulu beyler nic’oldu
Evvelden karalı benim kaderim
Karalar giymiş de gelir pederim
Yetim kaldı paşa beyim Haydar’ım
Haydar’ım diyen diller nic’oldu.
Denek Dağı bozlağı içerisinde okunan bazı dörtlüklerin bulunduğu Karacaoğlan’a ait bir koçaklama vardır ki, sözleri şöyledir:
Gam, kasâvet çekme dîvâne gönlüm;
Her zamanda dünya başa dar olmaz
Yıkılıp düşene gülme sakın sen
Yiğit düşüp kalkmayınca bell’olmaz
Avluda bağlıdır yiğitin atı,
Her nere varırsan söylenir medhi
Altın’a batırsan ey’olmaz kötü
Aslı ham demirden, cevherdar olmaz
Yiğit olan yiğit biner, atlanır
Yiğit de her cefaya katlanır
Yiğit gölgesinde yiğit saklanır
Nâmerdlerde gölge olmaz, dal olmaz
Yiğit düşse, yiğit olan kaldırır
Namerd olan muktezâsın bildirir
Nâmerd ağlatır da yiğit güldürür
Kötülerde nâmus olmaz, âr olmaz
Karac’oğlan melil, mahzun oturur
Ağlamaktan kendi yaşın bitirir
Herkes ataşını burdan götürür
O dünyaya ataş olmaz, nâr olmaz

- Kırıkkale Haber, Son Dakika Kırıkkale Haberleri

Haber71.Net Editor

Kırıkkale'nin Haber Portalı Haber71.Net'in editörü tarafından Kırıkkale haberlerinin son dakika ve hızlı bir şekilde ziyaretçilerine ulaştırmayı hedeflemektedir.
0 0 votes
Haber Değerlendirme
Subscribe
Bildir

guest
0 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Başa dön tuşu
0
Would love your thoughts, please comment.x