
Kırıkkale Üniversitesi Senatosu, kamuoyuna tek bir makul gerekçe bile sunmadan utanç verici bir karara imza attı. Bu karar, bir isim değişikliği değil; bir dönemin, bir vizyonun, bir emeğin ve en önemlisi Kırıkkale’nin hafızasının topyekûn silinmeye çalışılmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin eski Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanı ve bu üniversitenin kurucu rektörü Prof. Dr. Beşir Atalay’ın ismi, hiçbir açıklama yapılmadan üniversite çatısından indirildi.
Beşir Atalay’ı herkes sevmek zorunda değil. Seven olur, eleştiren olur — bu doğaldır. Ama mesele bir şahsı sevmek ya da sevmemek meselesi değil, bu şehre ve bu ülkeye yaptığı hizmetlere vefa gösterip göstermeme meselesidir. İşte asıl sınav burada verilir.
Bir insanın şahsına duyduğun sempati ya da antipati, onun bir millete ve şehre bıraktığı mirası yok saymana gerekçe olamaz!
Mesele duygu değil, vicdan ve devlet ahlakıdır!
Beşir Atalay, sadece akademisyen değil; Türkiye’nin siyasi ve stratejik karar mekanizmalarında görev yapmış bir devlet adamıdır. Ak Parti’nin kurucular kurulu üyesidir. Kuruluş manifestosunu kaleme alan isimlerdendir. Ve en önemlisi; Kırıkkale bugün hâlâ silah sanayiinde söz sahibi bir şehirse, bu Atalay’ın bitmeyen mücadelesi ve siyasi iradesi sayesindedir.
Milli piyade tüfeğimiz MPT-76 ve MPT-55 bugün Kırıkkale’de üretiliyorsa, o dönem silah üretimini Kale Kalıp tarafından Çanakkale’ye taşınması bizzat onun müdahalesiyle durdurulmuşsa, silah fabrikalarının eskiyen makineleri onun girişimiyle yenilenmişse, bu şehir ona borçludur.
Ama ne oldu?
Türkiye’nin tek silah ihtisas organize sanayi bölgesi olan Kırıkkale, büyük yatırımların merkezi olma şansını kaybetti. Neden mi?
Çünkü dönemin MSB Bakan Yardımcısı Muhsin Dere, tüm savunma sanayi yatırımlarını doğrudan kendi memleketi olan Sungurlu’ya taşıdı.
Bugün Sungurlu’da yükselen fabrikalar, aslında Kırıkkale’ye yapılacaktı. Şimdi aynı isim, Sungurlu Belediye Başkanı olarak poz verirken, Kırıkkale’ye hayat vermiş bir adamın adı tabeladan siliniyor.
Bu, sadece vefasızlık değil, planlı bir kıyımdır!
Dün Atalay’ın adını övgüyle yazan senato üyeleri, bugün hangi hesapla bu ismi siliyor?
O gün doğru olan, bugün hangi karanlık pazarlığın kurbanı oldu?
Bu karara imza atanlar kadar, sessiz kalanlar da sorumludur.
Susmak, onaylamaktır.
Bu suskunluk, öyle sıradan bir sessizlik değil; ibretlik bir suskunluktur.
Kırıkkale Üniversitesi Senatosu bu skandal karardan derhal geri adım atmalı ya da kamuoyuna açık, dürüst ve mantıklı bir gerekçe sunmalıdır. Aksi hâlde bu karar, üniversitenin arşivlerine değil, Kırıkkale’nin vefasızlık tarihinin kara sayfalarına kazınacaktır.
Unutmayın:
İsimler tabelalardan silinir, ama milletin hafızasından asla.
Beşir Atalay’ın adı sizin çürük kararlarınızla değil, bu milletin dualarıyla yaşar.
RAGIP CİHAT MENCET