Kırıkkale Üniversitesi senatosunun kararı ile kampüs isminde yapılan değişikliği görünce bir an 28 Şubat sürecini hatırladım. Üniversitelerin senatoları o dönemde birbiri ardına absürd kararlar alıyor, görevi olmayan üstene elzem olmayan konulara burnunu sokuyordu. Yok, başörtüsü yasağı, yok sakal yasağı deyip saçmalıyorlardı. O dönem 1402lik bir profesör tv de şunları söylemişti; “Senato, üniversitenin akademik organı olup üniversitenin eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve yayım faaliyetlerinin esasları hakkında karar almak. Üniversitenin bütününü ilgilendiren kanun ve yönetmelik taslaklarını hazırlamak veya görüş bildirmekle görevlidir. Bu alınan kararların hangisinde bu özellik var. Bugünün güçlerine şirin görünmek için böyle saçma kararlar alıyorlar”
Dün bu sözleri duyduğumda oh be doğruyu söyleyen çıktı deyip ne kadar katılmışsam, bugünün Kırıkkale Üniversitesi senatosunun aldığı kararı da aynı coşkuyla ve gerekçeyle reddediyorum.
Üniversite senatosunun aldığı bu karar hangi bilimsel çalışmayı, hangi eğitim ve öğretimi, hangi araştırmayı ve yayımı, hangi kanunu hangi yönetmeliği esas almıştır.
Oturdukları koltukları bile üniversiteye sağlayan birinin adını silmek, önce makamlarına sonra unvanlarına yaptıkları ayıptır.
Kırıkkale Üniversitesini babasının çiftliği sanan birçok kişi geldi geçti. Onlara bir şey olmadı, biz de şimdi menfaatimiz neyi gerektiriyorsa onu yapalım yaklaşımı adlarının önünde prof, doç yazan kişilere yakışmadı.
Unvan sahibi olmak başka bir şey o ünvanı hak etmek ve taşımak başka bir şey.
Taşıyamayacağız ünvanlara sahip olmanız sizi bugünün müktediri yapabilir ama yarınlarda senato da yer alan herkesi hedef haline getirecektir.
Bu üniversite Türk Milletinin bağımsızlık marşı olan İstiklal Marşını Arapça okuttu…
Bu üniversite, İstiklal Marşına siyasi içerik deyip kep töreninde okutmama talimatı verdi. Sosyal medya da oluşan tepkilerden korkup geri adım attı.
Bu üniversite, yetişmiş hocalara, alanlarında büyük başarılar elde etmiş hocalara kapıyı gösterdi.
Bu üniversite, Kırıkkale’de yapılan hiçbir faaliyette yer almadı, bilimsel katkı da bulunmadı.
Bu üniversite rektörü, seçilmiş belediye başkanlarının hiç birini hayırlı olsun diye ziyaret etmedi, koşa koşa MKE’nin bir ünitesini sungurluya taşıyan belediye başkanının yanına gitti.
Bu üniversite, Kırıkkale’de sosyo kültürel ekonomik hiçbir araştırmaya imza atmadı.
Bu üniversitenin rektörü, sanat okulunda öğretmen iken Beşir Atalay rektör idi meslek okulunda ücretli öğretmenlik vermişti. Senato da yer alanların hepsini de Beşir Atalay almıştı. Şehitlere vefa gösterdiklerini sananlara soruyorum, dirisine vefa göstermeyen ölüsüne vefa gösterir mi?
BU üniversitenin rektörü, Beşinci Mevsim Dernek Başkanı iken sürekli üniversite yönetimini eleştirir bu şehirle ilgili hiçbir araştırma yapmadığı için yerden yere vururdu. Şimdi kendisi şehre bile gelmiyor. Şehrin insanlarını umursamıyor.
Bu üniversitenin rektörü, Kırıkkaleli yetişmiş akademisyenleri üniversite de barındırmıyor.
Kırıkkaleliler çöpçü oluyor, temizlikçi oluyor, güvenlik görevlisi oluyor ama kendi şehrinin adını taşıyan üniversite de akademisyen olamıyor. Kırıkkaleliye reva gördüğünüz ayak takımı muamelesi mi?
Siz ne istiyorsunuz bu şehirden, bu şehre ve şehrin inasanına öfkeniz hıncınız nereden geliyor?
Beşir Atalay’ın kusuru da var, sizin gibilerin yolunu açması en büyük kusur.
Hani bir söz vardır ya, “sizin şer bildiklerinizde hayır, hayr bildiklerinizde şer vardır” diye. Bu şerde bize hayırlı bir hizmet etti. Senin bu yaptığını alkışlayan, şehirden kazanan ama şehre düşman yandaş ve yalaka tayfada bu sayede kendini gösterdi. Kimleri kale alıp kimleri takmayacağımızı gördük.
Kırıkkale Üniversitesi, kurulduğu günden beri, bu kadar başarısız, bilimsem araştırma da bu kadar dipte, yayım konusunda bu kadar acizliği hiç yaşamamıştı.
Bu adımı atarak üstünü örtmeye çalıştığınız bir kusurunuz varsa onu da buluruz evvel Allah…
